‘hemhal’

Ungasan’dan

04.09.2017   10:45

belim tutuldu aşağı yukarı 4 gün yattım  (ayak parmaklarımı elektrikli daire testere ile doğradığımda böyle ızdırap çekmemiştim)  ,

ardından boynum , 2 gün de o sürdü…

 

bakarsan buralara has olaylarmış bunlar , işte bütün gün sıcak , terliyorsun falan sonra ya arabada cam açıyorsun ya da klimalı bir yere giriyorsun ( ki bu taraflarda kapalı mekanlar , sokağın sıcağına nispet  içeride penguenlerle halay çektirtiyor insanlara ) dolayısıyla başına geliyor bu yukarıdaki rahatsızlıklar(!) (buna döneceğim)

iyi de – tanıyan biliyor – ben İstanbul’da yılın 6-7 ayı sadece tişört ile motor süren , 12 ayı dalan adamım , ne üşümesi/üşütmesi , ne yel girmesi , ne rüzgarı , ne cereyanda kalması , ne kuranderi… (bak hepsini koydum içine 😊)

yüküm ağırlaşmışmış meğer farkettim ki…

geçen seneye kadar geçen ömrümde ( yani 40 olana kadar ) hayallerim hep 40 yaşına kadar geliyor , sonrasını bir türlü tasavvur edemiyordum.

ilk zamanlar üzerinde düşünüyordum çokça ‘neden’ diye ama sonra unutmuşum her nasılsa/nedense…

çözemediğini/anlamlandıramadığını ya inkar eder savaşırmış insan ya da yok sayarmış kaçarmış/kaçırırmış aklını , ondan herhal!!!

savaşmamışım demek ki ben ; hayat gailesi ( hastayım bu gaile kelamına ) , bedensel zevk peşinde koşma (ama bunu ruhunu beslemek için yaptığını sanma) , günü kurtarma (çeşit şekillerde/rutinlerle yaptığımız ama başka başka anlamlar yüklediğimiz ) , falan derken kaçmışım bildiğin.

kaçırmışım aklımı uzaklara.

doldurmuşum zannına kapılmışım ( ne kadar günah ! ) bunca zamandır içimi lakin ne kadar iri bir adam olduğumu unutmuşum😊

hep daha alacağı varmış kabın (eğer dolduracak çeşmeyi bulursan…) ( ‘aramakla bulunmuyor ,ama bulanlar hep arayanlardır’ demiş miydim?)

şimdi şimdi anlıyorum amma bu sefer de 40 yıldır oluşturduğum maddi/manevi konfor alanından çıkmak ( sevdiğin sevildiğin , bildiğin tanıdığın yerden ayrılıp taaa buralara gelmek) ,

şartlanmalarımın ve -seve seve- kabul etmek durumunda kaldığım dayatmaların ve kuralların ötesine bakmak (dolandırılmayla yerle bir olan gururum/hissettiğim acz , hayatta kalma yeteneklerimin yetip yetmeyeceğinin muhasebesi ,sorumluluk hissinin – kendine ve insanlarına- ağırlığı … uzar gider ) ,

etrafındakileri incitmeden kozanı delmeye çalışmak ( içine ne koyarsan koy sana bıraktım ) ,

( e hadi bunu da ekleyeyim ki aslı da bu zaten ) daha da zorlayanı özümün aynasına bakmaya çalışmak ağırlaştırıverdi yükümü…

ben neyim ( bak ‘kimim’ değil ama ) , nereden geldim nereye gidiyorum , neden buradayım , burada mı olmalıyım , neyi arıyor(d)um , nereye bakıyor(d)um , rehberim/rehberlerim kim/ne idi , ne kadar geç kaldım , neyi atladım , ….

çok soru var cevaplanacak elim kolum dolu…

belim boynum falan ondan bükülmüştür benim olsa olsa,

rahatsızlıklarımın(!) ‘zahiri oluşu , ‘batıni’ nin baş verememesindendir korkarım …

 

40′ ına kadar sana verdiklerinin diyetini istermiş , senin vermediklerinin hesabını sorarmış hayat 40’tan sonra…

hepimiz ‘elimizle yaptıklarımızın sonuçlarını alıyoruz/alacağız’ ne de olsa…

 

 

 

***

 

Bali’de olan biteni soracak olursanız , karım sağ olsun/var olsun  -Allah başımdan eksik etmesin kendisini- hep yazıyor onları büyük ustalıkla…

Benden eskidir ve iyidir yazıp çizme , anlatma konularında.

Saygılar sonsuz…

Şuradan bakabilirsiniz anlattıklarına…

 

 

****

blogumun açıklamasında burada yaptıklarımız falan da anlatılacak demiştim , ama bu aralar hiç içimden gelmedi.

biraz kendime dönük günlüklerim gibi olacak sanırım gidişat şu sıralar, o yüzden de yazıyı sosyal ortamlarda da paylaşmayı pek düşünmüyorum açıkçası.

sayıca az ama içimden geleni merak edenlerle ‘hemhal’ olmak yetecek bu ara…

ha işte terleyip klimalı ortama falan girmeyin gibi tavsiyeler, diğer gezgin bloglarında bolca olan yeme-içme-görme ve bunlara şükretme/şükürde olma/aşkta kalma/anda olma/anda kalma  ( kelimelerin hangisini isterseniz kullanabilirsiniz ) önerileri var tabii ki😊 , arada gezip gördüğümüz yerlerle ilgili ufak tefek video klipleri de youtube kanalıma yükle(dim)yeceğim , onları da buradan izleyip ,kayıt olabilirsiniz dilerseniz…

 

sevgiyle kalın

 

 

 

 

 

aramakla bulunsaydı…

Jimbaran’dan …

16.08.2017 10:35

bilen bilmeyene anlatsın lütfen ( gerçi ben de zaman içinde anlatacağım zaten onun için buradayım ,  bu sayfada yani) , bedenimin Bali günlerini merak edenlere ve içindekini kendime ve sevdiklerime aktarmaya çalışıyorum.

yazarken öğreniyorum , hatırlıyorum içimdekini çünkü ben!

yazdıklarım belli bir kronoloji ile sayfaya aktarılıyor bilgisayarın işletim sisteminden sebep , ben senkronu tutturana kadar yani yaşadığımla yazdığımı birbirine denk getirene kadar biraz eski biraz yeni , bazen Bali bazen dünyanın başka bir ucu ile ilgili aklımda kalanı bana geçtiği kadarıyla yazacağım burada…

***

bugün bahsedeceklerime hemen hepiniz başka vesileler ile (hatırlamadığınız halde) aşina olabilirsiniz ancak benim içime aktığı için (caretta caretta hislerim var benim çünkü) paylaşmak istedim…

***

Bali Sea Turtle Society adlı kuruluş , uzun ama çook uzun Bali sahillerinin uzun bir kısmını kapsayan batı kısmında (gece yumurtlanan ve ertesi gün turist akını yüzünden zarar görebilecek) deniz kaplumbağalarının yumurtalarını alıp Kuta sahilindeki merkezinde oluşturduğu dev kaplumbağa heykeli kuluçkanın içine yerleştiriyor ve üzerine yumurtlama tarihlerini iliştiriyor.

turtle hatch

zamanı gelen yumurtalar çatlıyor ve minik kaplumbağalar toplu halde (bizim dahil olduğumuz 400 yumurta/yavruluk bir tören idi , bugünkü 1000 yavruluk bir salıverileme olacakmış) isteğe bağlı bağış karşılığında orada hazır bulunanlar tarafından bir ritüel içinde , sahilden suya doğru 50 mt kadar bir mesafeden  bırakılıyor.

renkleri de dokuları da kömür yavrular , adaptasyon/oryantasyon sorununu çözünce büyük bir hızla okyanusa doğru minik paletlerini vurmaya başlıyorlar ve denize ulaştıkları anda bir daha duruyorlar (o anki coşkuyu anlatamayacağım , hem biz insanlarda açığa çıkan hem kaplumbağalarda…) son bir kez daha kafalarını sudan çıkarıp nefeslerini tazeleyip , dev dalgaların (kaplumbağanın boyu 7-8 cm dalgalar 80-100 cm) arasında kayboluyorlar güneşin batışına yakın…

 

hepimiz rutinimize dönüyoruz sonra….

oğlum günlerce bahsetti bu ritüelden , hem sanki beraber değilmişiz gibi bize , hem de Türkiye’den iletişim kurduğu hemen herkese.

***

heyecanını onun serbest bıraktığı kaplumbağanın suya ilk ulaşan olmasına bağlasa da , bana daha çok yeni (6 yıl önce) yaşadığı ve henüz yaşama telaşı dediğimiz şey ile unutmadığı bir  tecrübeyi – beden bulma /dünyaya gelme– hatırlamasının etkisi daha büyükmüş gibi geldi..

belki de bana öyle geldi…

ne de olsa ben de 1 ay önce nasırlanmış bedenim ve arayan ruhumla/bilincimle/şuurumla   (adına ne derseniz deyin) , ilkinden faklı olarak , istek üzere başka bir dünyaya attım ya kendimi…

 

‘aramakla bulunmaz…ama bulanlar arayanlardır’

***

Bugün Jimbaran sahilde , denize karşı Beekini Bowl’da ,buzlu lime juice’ımı yudumlarken bildirdim size 😊

takdir,takip,ikram serbesttir hatırlatırım , sövüp de günaha girmeyin durduk yere…

neden buradayım

hiç ‘blog’ yazmayı denemedim şimdiye kadar…

çok niyetlendim bir şeyler yazmaya ama elim gitmemiş klavyeye , kaleme.​

en son oğlum doğduğunda  baba olarak başıma gelenin ne olduğunu bir bir anlatmaya niyetlenmiştim…bakıyorum da adam 6 yaşına gelmiş anlayın işte…

olmamış yani , diyeceğim o…

​şimdi sadece niyetlenip bırakmak yerine bir de harekete geçeceğim , bu ilk yani.

o yüzden baştan uyarayım ; hata kusur falan görürseniz çok da şey yapmayın. (aramayın hatta…)

​konu ;  ‘şimdilik’ ailecenek -her şeye ve herkese rağmen- kalkıp 12000 km öteye , Endonezya-Bali’ye yerleşme hikayemizde (siz yapın veya yapmayın diye) yaptıklarımız , (ders alın veya siz de tecrübe edip anı edin kendinize diye) başımızdan geçenler , (olur da yolunuz buralara düşerse ve yanınızda biz yoksak) buralarda gezip gördüğümüz bize iyi gelen veya gelmeyen yerler…

buyurun lütfen